Kendi kapının önünü süpür!

İnsan yapısı gereği, ihtiyaçlarının giderilmesi ile ilgili kaygılara düştüğünde kendi sorunlarından başka diğer sorunları unutur. Unutmasa bile erteler. Aslında sağlıklı olup olamdığını en güzel psikoloji ile ilgilenenler bilir. Bu yazıda du davranışın toplum üzerinde nasıl süregeldiği ile ilgili örneklerden bahsedeceğim.

Ülkemizin başında bulunan sorunları hatırlayalım ve daha sonra da örneklerimizi yazalım. Bu örnekler yaşanmış gerçek olaylar, sadece mekan ve kişi bilgileri değiştirilmiştir. Ülkemizin temel sorunlarından ilki herkesin çok iyi bildiği, yakından takip ettiği gibi TERÖR. Bir diğeri ise aslında ülke kurulduğundan beri süregelen siyasi iktidar sorunları ve bu sorunların doğurduğu ekonomik, sosyolojik, psikolojik travmalar. Küresel ekonomik kriz dolayısı ile ülkemizin de içinde bulunduğu dar boğaz bir başka sorun.  Ve teknolojik gelişmelerin sonucu olarak toplumsal bozukluklar, Kültürel Yozlaşma.

Bu sorunları araştıran, kendisine öncelik olarak belirleyen, dert edinen küçük te olsa bir topluluk var. Bu topluluüun içerisinde bilim adamları, siyasetçiler, eğitimciler, sporcular, gazeteciler hatta halktan insanlar da var. Bu insanlar araştırmalar yapıyor, yazılar yazıyor, halkı bilinçlendirmeye çalışıyor, sohbetlere ve tv programlarına katılıyorlar. Ellerinden geldiğince toplumsal sorunlara dikkat çekmeye çalışıyorlar.

Ama halk “Önce can sonra canan  ” atasözünü doğrularcasına toplumsal meseleri ikinci, üçüncü hatta sonuncu sıraya yerleştiriyor. Örneğin bir arkadaşım Ankara’da bir avukatlık bürosunun önünden geçerken içerden gelen silah seslerini duyunca hemen kendini güvenli bir yere atmak için çalışmış. Daha sonra kendini güvene aldıktan sonra Polisi aramış  ve durumu haber vermiş. Poliser geldikten sonra anlaşılmış ki avukat müvekkilinin kendisine verdiği vekaletname ile malllarının hepsini satmış ve paraları da yemiş. Adam da bunun üzerine avukatı vurmak için bürosunu basmış. Bu olayda dikkat ettiyseniz eğer öncelik kişisel çıkarlar ön planda.

Bir diğer yaşanmış olay ise Isparta’da bir esnaf dükkanının önünde oldukça büyük bir alanı plastik dubalarla kimse park etmesin diye kapatmış. Ben de park yeri bulamadığım için o esnafın koyduğu plastik dubaları aracımdan inerek kaldırdım ve arabamı oraya park ettim. Dubaları da zarar görmeyecekleri şekilde kenara kaldırdım. Dükkan sahibi hemen dükkandan çıktı ve üzerime yürüdü. Ben de hemen polisi ve zabıtayı arayacağımı yer işgal etmenin suç olduğunu söyleyince durdu ve geri adım attı. Kendisine aracıma zarar gelmesi halinde onu sorumlu tutacağımı da belirttim ve işlerimi halletmek için oradan ayrıldım. Geri döndüğümde orada bir kaç kişi beni bekliyordu. Beni tebrik ettiler ve bu esnafın bunu hep yaptığını benim de ona ders verdiğimi söylediler.

Bu olayda ise yine kişisel çıkarlar ön planda olduğu için hak arama ikinci plana itilmiş. Dükkan sahibi de bunu fırsat bilip kendince büyük bir alanı işgal etmiş. Bu tür durumlarda vatandaşlar dükkan sahibi ile uğraşmaktansa başka bir yere park etmenin daha iyi olacağını düşünüyorlar ve geri adım atıyorlar.

Bu örnek olaylarda hep kişisel kaygılar ve çıkarlar ön planda.  Toplumun büyük bir kısmı ülkenin sorunlarının şu an kendilerini direkt olarak etkilemediğini belirtiyor ve kendi gündemleri olarak görmüyor.  Bu da toplumsal tepkilerin gecikmesine veya hiç olmamasına sebep oluyor.

Toplumsal bilincin oluşması demek biraz ağır olabilir ama gelişmesi için eğitim şart. Eğitimi temel seviyeye indirmek ve sürekliliğini sağlamak gerekiyor. Dürüstlük, sevgi, saygı, sorumluluk, sağlıklı iletişim kurma, sağlıklı beslenme, kanun ve kurallara uymak, hak arama, özgüven, sadakat, vatan olgusu, vb. Konularda çocuklarımızın eğitilmesi gerekiyor.  Ve bu eğitimler sadece okulda kalmayacak şekilde planlı bir şekilde devam ettirilmesi gerekiyor.

Bu eğitimde devlete düşen planlamak, sürdürmek ve denetlemek, topluma düşen görev ise devleti denetlemek ve desteklemek.  Her birey ilk önce kendi olumsuz davranışlarını düzeltmeli ve karşılaştığı olumsuz davranışlar ile de yasal yöntemlerle mücadele etmeli.  Hu davranışları da çocuklarına yerleştirmek için devlet ile işbirliği içinde hareket etmelidir.

Başka vatan yok.  Başka bir Türkiye yok.  Beğenmiyorsak düzeltmeliyiz. Düzeltmeye çalışmak için de yukarıda da değindiğim gibi kendimize çeki düzen vermeliyiz.  Sonuç olarak Ne diyoruz? Herkes kendi kapısının önünü süpürdüğünde bütün sokak tertemiz olur.

İyi günler dileklerimle.

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.