Merhaba değerli okuyucular. Üniversite sınavları, memurluk sınavları derken hayatımızın büyük bir kısmını ders çalışarak, sınavlara yönelik konuların soruları çözerek, hatta sabahlara kadar asosyal bir yaşam sergileyerek geçiriyoruz. Kim Milyoner Olmak ister isimli yarışmada elenen nice sınav birincisini gördükçe “eğitim kalitemiz düşüyor”, “Koskoca üniversitede okuyor ama başaramadı” gibi konuşmaları duyuyoruz ve toplum olarak üzülüyoruz. Elbette zekayı belirleyen faktör bu tür yarışmalar değil ve üniversite sınavında birinci olmak için de dahi olmaya gerek yok.
Aslında meselenin özü kitap okumaya dayanıyor. Ne kadar farklı konularda okursak veya araştırma yaparsak genel kültürümüz, konuşma yeteneğimiz (konuşurken kullandığımız kelime dağarcığı), sosyalleşme oranımız, derste söz alma sayımız, sosyal ve kültürel faaliyetlerde görev alma sayımız vb. paralel ölçüde artıyor. Düşünsenize 2-3 dakikada 200-300 sayfa kitabı okuyabilen yetenekler bile var; okudukları roman ise karakterleri, kurguyu ve hatta belirli bir yerden okuduğunuzda devamını bile getirebiliyorlar.
Biz ne yapabiliriz?
Aslında basit. Eğer ebeveyn isek bizi rol model olarak gören çocuklarımızın görebilecekleri zamanlarda ve yerlerde kitap okumalıyız. Bu yöntem uzun vadede çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırma adına temel davranış sayılabilir.
Bunun dışında çocukları kütüphaneye düzenli olarak götürmek, kütüphaneden kitap almalarını ve okumalarını teşvik etmek te uygulandığında oldukça fayda sağlayan davranışlar.
Oğlum okuma yazmayı sökene kadar yazmak ve okumaktan nefret ediyordu. Halen yazma ile ilgili sorunlarımız devam etse de okumayı seviyor. Aslında onun bu davranışında eşimin onu kütüphaneye götürmesi ve kütüphaneye üye yapması yatıyor. Ara sıra gidiyor ve kitapları değiştiriyorlar.
Peki sadece okumak mı?
Aslında “çok gezen mi bilir yoksa çok okuyan mı? “ sorusunun belirli bir cevabı yok. Çünkü ilkokulu bitirme şansı bulamayan nice kişiler bile genel kültür yarışmalarında belirli bir seviyeye kadar gelebiliyorlar. Bunun sebebi hayat okulunda eğitim almaları olsa gerek. Kimisi çevresini etkisi ile kimisi işinin etkisi ile duyduğu, okuduğu ya da öğrendiği bilgileri ile hayata tutunuyor ve de kendisinden sonra gelen nesil tarafından bilgili ve görgülü olarak kabul edilebiliyorlar.
Keşke toplumumuzda kitap okuma oranlarını, gazete abone oranlarını ve gazete basım sayılarını daha da yukarılara çekebilsek ve gerçekten ihtiyacımız olan temiz ve kaliteli bilgi birikimini elde etmeyi bütün gençlerimize öğretebilsek.
Hayat devam ediyor. Biz yine de umudumuzu kaybetmeyelim ve de yeni nesillere örnek olacak davranışlar sergileyelim. Toplumumuzun geleceği için hemen okumaya başlayalım.