Yoğun geçen bir sınav döneminden sonra Keyifle.Net blogum için bir şeyler yazmaya fırsat bulabildim. Aslında bu yazımda direkt bir konu üzerine yazmak yerine son zamanlarda karşılaştığım olaylar ile ilgili yazacağım.
Alışverişlerde Ücretli Poşet Uygulaması
1 Ocak 2019’dan itibaren market ve mağazalarda plastik poşetler 25 Kr. olarak satılacak. Bu uygulamanın çıkış noktası çevre kirliliğine karşı önlem almak amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından başlatılan ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Eşi Emine ERDOĞAN’ın himayesinde yürütülen Sıfır Atık Projesi.
Uygulama sonrasında birçok firma bu uygulamanın başlaması ile satılan plastik poşet çok azaldığını beyan ettiler. Bununla birlikte birçok çevreci firma da bez torba ve alıveriş filesi dağıtımı ve satışına başladılar.
Bu konuda Başka Neler Yapılabilir?
- İlk olarak son zamanlarda sosyal medyada çok sık dolaşan bir Hint Keneviri Haberi var. Hint kenevirinden üretilen ipliklerin ne kadar sağlam olduğunu babamın emekli olmadan önce çalıştığı banka şubesinde evrakları bağladıkları ipliklerden biliyorum. Babam “kendir ipleri ancak keserek veya yakarak koparabilirsin” dedi. Eğer piyasada dolaşan haberler doğru ise Hint keneviri üretimi kontrollü olarak arttırılıp piyasaya kenevir ipinden üretilmiş çantalar sürülebilir. Hem çevreci hem de sağlam olurlar. Poşet üreticilerinin zarar edecekleri ile ilgili haberler de son bulur böylelikle.
- Poşetlerin suda çözülebilenleri ile ilgili projeler mevcut. Bu projelerden birisine sponsor bulunarak ülkede çevreci poşetler kullanılması sağlanabilir.
Devletin Sözleşmeli Personel Uygulaması
Son dönemlerde birçok kamu kuruluşunda sözleşmeli personel uygulamasına geçiliyor veya geçildi. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalıştıracağı öğretmenleri sözleşmeli olarak atıyor. 3 yıl sözleşmeden sonra aynı yerde 2 yıl daha çalışmak kaydı ile kadroya geçiriyor ve daha sonra bu öğretmenlerin başka okullarda veya başka şehirlerde çalışmaları için yer değiştirmelerine izin veriyor.
Sözleşmeli atana öğretmenler en baştan kabul ettikleri şartlara göre atandıktan sonra sosyalleşmenin gereği olarak evleniyor ve yuva kuruyorlar. Özellikle atamadan önce evli olanlar ise atandıkları yerlere ailelerini götürmeye çalışıyorlar.
Her sözleşmeli atana personel bu uygulamadan memnun değil. Özellikle de ailelerini yanına alamayan veya ailesinden çok uzak yerlerde çalışan öğretmenler bu uygulamanın sona erdirilmesini istiyorlar.
Sözleşmeli Öğretmen Ataması Sonucunda Ortaya Çıkan Olumsuz Durumlar
Bununla birlikte Devletin Sözleşmeli Öğretmen Alma Politikası kadrolu çalışırken çeşitli nedenlerle istifa etmiş öğretmenlerin yeniden atanmasına da engel oluyor. Bu konuda Bakanlığa verilen cevaplar şu şekilde : “Şu an Bakanlığımız Sözleşmeli Öğretmen ataması yapmaktadır. KPSS puanı ile mülakata girip Sözleşmeli Atamalara başvurunuz!”
İdare mahkemelerine açılan davalar sonucunda da pek bir şey çıkmıyor. Genel olarak İdare Mahkemelerinden “ İdarenin takdir hakkı vardır.” yanıtı geliyor. Bu cevap aslında şunu söylüyor. Kanun sizden yana ama İdare yani devleti yönetenler isterse olur, istemezse olmaz.
Devlet tarafından Sözleşmeli Öğretmen Atamanın Önemi
- Devlet sözleşmeli öğretmen atamaları ile uzun yıllardır eğitim hizmeti götüremediği yerlere hizmet götürüyor. O bölgelere giden öğretmenler en az 5 yıl kalacakları için öğrencilerin eğitim ve öğretimleri kesilmemiş olacak. Bu durumda hizmetin sürekliliği sonrasında devletin birliği, bütünlüğü, sosyalliği, adaletli olması sağlanmış olacak. Bu konuda devletin vatandaşların haklı olarak bekledikleri hizmetleri sunması oldukça önemli.
- Devlet performansını beğenmediği öğretmen ile çalışmak istemiyor. Özel sektörün personel rejimini devlet okullarında da uygulamak istiyor.
- Gelecekte işinden olma kaygısı yaşayan öğretmenlerin bu kaygı ile kendilerini geliştireceklerine ve mesleklerini daha iyi yapacaklarına inanılıyor.
Sözleşmeleri Atanan Öğretmenler Tarafından Devletin Uygulaması
- Sözleşmeli öğretmenler için bu bölgede çalışmanın ekstra maddi bir getirisi bulunmuyor.
- Sözleşme ve kadroda bekleme süresi çok uzun.
- Aile bütünlüğü sağlanamadığı için sözleşmeli öğretmenler psikolojik olarak olumsuz etkileniyorlar.
- Kadrolu öğretmenler gibi özlük haklarından faydalanmak istiyorlar.
Bence Ne Olmalı?
- Sözleşmeli uygulaması devam edecekse eğer Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki okullarda çalışan öğretmenlere daha rahat bölgelerde çalışanlardan daha fazla maaş veya ücret ödenmeli.
- Diğer kamu kurumlarında olduğu gibi bütün öğretmenlere rotasyon uygulamasına gidilmeli. O zaman her okulda bir dinamizm yaşanacak ve öğretmenlerin bir okulda çakılı kalmasının önüne geçilecektir.
- Özür durumundan atamalar konusunda sözleşmeli öğretmenlere kolaylık sağlanabilir. 5 yıl bir okulda çakılı kalma şartı bazı branşlar haricinde uygulamadan kaldırılabilir.
Devletin Açıkladığı Enflasyon ile Halkın Hissettiği Enflasyonun Tutarsızlığı
Vatandaşların alım gücü oldukça düştü. Hemen hemen her yerde insanlar maddi imkânsızlıklarını dile getiriyorlar. Bir devlet bankası olan Ziraat Bankası var olan kredi kartı borçlarının daha uzun vadeye yayılarak ödenebilmesi için diğer kredilere göre daha düşük faizli kredi açıkladı. Bu uygulamada bireylerin eline nakit verilmiyor, borçları kapatılacak olan kartların hesabına yatırılıyor. Mantığı güzel ama uygulamada sakıncalı bir durum var. Ziraat Bankası hem kredi kartını kapattırıyor hem de kredi kartı veriyor. Limiti düşük te olsa müşterilerinin kredi kartı ile alışverişe devam etmesini sağlıyor.
Bu krediyi kullanan kişi yine kredi kartına bulaşacak ve yine borçlanacak. Başka bir çözüm bulunması daha mantıklı.
- Birkaç yıl önce Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya Arjantin, Şili, Brezilya gibi ülkelerin sürüklendiği ekonomik krizin aynısı aslında. İnsanlar ülkelerinin dış borçlarından dolayı dışa bağımlılıklarının krizini yaşayarak borçlarını ödeyemez hale gelmişler ve bankalar kredi finansmanı yaptıkları Emlaklara el koymak zorunda kalmıştı. Bu yüzden insanlar işsiz kalmış, bankalar iflas açıklamış. Memurların maaşları ödenememişti.
Ülkemizde de bu tür bir krize yaklaşıldığı ile ilgili demeç veren gazeteciler, ekonomi profesörleri, finans sektörü temsilcileri mevcut. Bununla birlikte ekonomi Bakanımız çeşitli açıklamalar ile piyasaları rahatlatan açıklamalar yapıyor.
Bu krizden kaçış olmadığı malum. Zaten etkisini göstermeye başladı. Döviz kurlarının aşırı yükselmesi, başta gıda olmak üzere hemen hemen her ürünün fiyatlarının neredeyse % 100 artması, buna rağmen vatandaşların gelirlerinin fazla yükselmemesi krizin etkileri.
- Enflasyon rakamlarını açıklarken TÜİK kurumunun kullandığı fiyat istatistikleri vatandaşın hissettiği enflasyonu hiçbir zaman yansıtmıyor. Haberlerde hava durumu sunucular bir ölçülen değeri bir de hissedilen değeri açıklıyorlar. Enflasyon da hava durumu gibi ölçülen TÜFE’de % 20,30 ve ÜFE’de % 33,64, hissedilen ise neredeyse % 100.
Endüstri 5.0
Ülkemizde Sanayi Devriminde Endüstri 4.0 standartları daha yenin tartışılırken Endüstri 5.0 standartları belirlenmiş ve Japonya başta olmak üzere bazı ülkeler uygulamalara başlamış durumda.
Bu felsefenin ne olduğundan bahsetmeden önce önceki versiyonlardan bahsetmekte fayda var.
- Endüstri 1.0: Su, Buhar, Rüzgâr vb. doğal çevre gücünün – makinelerde kullanılması
- Endüstri 2.0: Elektriğin keşfi ve güç kaynağı olarak kullanılması.
- Endüstri 3.0: Dijital, elektronik sistemler ve bilişim sistemlerinin sektöre hâkim olmaya başlaması.
- Endüstri 4.0: İnsan gücü önemini yitirmeye başladı. Siber, fiziksel sistemler devreye girdi.
- Endüstri 5.0: Toplum odaklı insansız teknolojiler.
Henüz Dünya ülkeleri Almanya öncülüğünde başlayan Endüstri 4.0 felsefesini tam olarak kendilerine uyarlayamamışken, Japonya Endüstri 5.0 felsefesini yani “Toplum İçin Teknoloji“ kavramını ortaya attı. Amaç insanların yönetim ve kontrol amacı ile kullanıldığı, tamamen robotların ve makinelerin üretim yaptığı tesisler kurmak ve bunu yaygınlaştırmak.
Biz Endüstri Kaçtayız?
Tübitak verilerine göre Endüstri 3.0 ‘ı zorluyoruz. Endüstri 4.0 standartlarını sağlayan tesislerimizin sayısı çok az. Bu yüzden teknoloji üretmede geriden geliyoruz. Teknoloji üreterek dünyaya pazarlayan ülkelerin bütçeleri ihracat fazlası veriyor. Bizim ülkemizin bütçesi de açık veriyor.
Bütçenin dengede tutulabilmesi için masrafların azaltılması ve sanayinin ihracatı artırabilmesi gerekiyor. İhracatın artırılabilmesi için de teknolojinin geliştirilmesi, gelişmiş teknolojik ürünlerin de diğer ülkelere pazarlanması gerekiyor.
İşler Kötü Gittiğinde
Bir ülkede işler kötü gittiğinde eğitime daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Eğitim ve öğretim yöntemlerinin iyileştirilmesi, bireylerin eğitimlerinin çok yönlü olmasının sağlanması, var olan teknolojilerin geliştirilmesi, gelişmiş teknolojilerin sanayiye uygulanması gerekiyor. Eğitim kalitesinin iyileştirilmesi içine sürekli eğitim sisteminin değiştirilmesi yerine var olan en tutarlı sistemin uzun süre uygulanması yoluna gidilmesi gerekiyor.
Biz eğitimcilerin üstüne düşen ise kendimizi ve öğrencilerimizi daha iyi yetiştirmek, her ne olursa olsun duruşumuzu bozmadan, ülkemizin vizyon ve misyonu doğrultusunda örnek davranış sergilemek ve gençlerimizi girişimci, özgüveni tam, korkusuz ve bilgili bireyler haline getirmek olacaktır.
Poşetlerin çevreye verdiği zararlar ile ilgili bir şeyler yapmak için geç bile kalındığını düşünüyorum ancak ücretli olmasına da seviniyorum. Bence gayet yerinde bir karar ancak doğrusunun bu olmadığı da ayrı bir konu. Poşetlerin ücretli olması yerine çevre dostu poşet, file..vs kullanımının zorunlu olması gerekirdi. Mesela 1 yılda eriyen poşetler var, bunlar zorunlu tutulabilirdi marketlerde.
Ekonomi ve enflasyon konusu ise başlı başına bir kaos. Ben sağdan soldan duyduğumu değil de kendi yaşadığımı söyleyeyim, gelirim değişmedi giderim ciddi anlamda arttı. Kredi kartı borcum da aynı şekilde arttı. Bu ay sadece Kredi kartına yatırdığım para 2.278TL Ödeyebildim çok şükür ancak hiç bu kadar yüksek seviyelere ulaşmamıştı. Pazardan bir şey almaya korkar oldum. Yaz sonundan beri yazlık evde kalıyorum ve her hafta pazardan sivri biber arıyorum. Fiyat artığı her alışverişimde 6TL-8TL-12TL 14TL-15TL’di bu hafta ben 12TL’de almayı bıraktım biber yemiyorum/yiyemiyorum. 3 ay içinde sivri biber bile 6TL’den 15TL’ye çıkıyor ama enflasyon düşük 🙂 Gülüyorum sadece.
ülkemizde ekonomik krizin geleceği yıllar öncesinden belli idi. bu konuda ekonomi uzmanları, profesörleri, siyasiler de bunu biliyordu. lakin bir siyasetçinin size kriz geliyor demesini de bekleyemezsiniz. biz vatandaşların bu siyasi manevraları artık anladığımızı biliyorlar. ama siyasetçilerde manevra bitmez.
gündem her zaman insanların devletteni hayattan veya bir başkasından beklentileridir. u beklentiler gerçekleştiğinde ise yeni beklentiler oluşur. İş, evlilik, gelecek kaygısı herkesin baş gündemidir. yazınızı sonuna kadar okudum. keyifli bir yazı. anlaığım kadarı ile Covid-19 öncesi bir yazı ama sürükleyici. teşekkür ederim