İnsanın doğası gereği hayatını bir başka insanla birleştirme ihtiyacı duyuyor. Bu ihtiyacın giderilmesi sürecinde de sosyolojik, ekonomik, fizyolojik, artık başka hangi yönlerden de varsa etkileşimler oluyor. Bu etkileşimler sonucunda krizler yaşanabiliyor. Düğünler Yuva Kurmak İçin mi Yoksa Yuva Yıkmak İçin mi? başlıklı bu yazımda evlilik aşamasında yaşanan bazı durumlardan bahsetmek istiyorum.
Evlilik Nedir?
Doğadaki canlılar fizyolojik ihtiyaçları olan üremeyi sürdürebilmek için bir araya gelirler. Biz insanlar bu fizyolojik ihtiyacın yanında duygusal, ekonomik, manevi vb. ihtiyaçlarımızı da evlilik müessesesi ile gidermekteyiz. İşte bu ihtiyaçların giderilmesi için kurulan meşru ortaklığa evlilik adı veriliyor. Evlilik yapan bireylerin hür, reşit ve akli dengesinin yerinde olması temel şartlar.
Bunun dışında maddi olarak yeterli olmak, saygın olmak, sevecen olmak, sorumluluk sahibi olmak, anlayışlı olmak, ailesine sahip çıkmak, gibi toplum tarafından da benimsenmiş şartların sağlanması sonucunda evlilikler daha kaliteli oluyor.
Evlilik akdi birbirini seven insanların bir araya geldiklerini, eş olduklarını, yuva kurduklarını toplumun benimsediği düğün törenleri ile çevreye duyurma sürecidir. Düğün merasiminde bir dini veya resmi lider veya yetkilendirilmiş bir memur tarafından evlilik ilan ediliyor. Ve daha sonra da eğlenceler, dualar ve bazı ritüeller eşliğinde eşler yeni yuvalarını kurma sürecine geçiyorlar.
Düğünler Yuva Kurmak İçin mi Yoksa Yuva Yıkmak İçin mi?
Evlilik merasimi de denilen düğünler bir çeşit duyuru şekli. Bu duyuruya katılanlar da ellerinden geldiğince yeni kurulan yuvaya destek olmaya çalışırlar. Ailelerde yeni kurulan yuvaya eşya, takı, ihtiyaç malzemeleri vb. şeklinde destek çıkarlar.
Düğün dernek kurulmadan önce, daha doğrusu nikâh merasiminden önce yuva kuracak olan iki bireyin arasında anlaşmazlık sebebi olacak olan bir olay yuvanın daha kurulmadan çatırdamasına sebep oluyor.
Evlilik müessesesini daha başlamadan yaralayan maddeleri aşağıda sıralayalım
- Aileler arasında görüş farklılıkları
- Aileler arasında kültür çatışması
- Yeni evli çiftin düğü öncesinde fazla masraf yapması
- Düğünde takılan takıların azlığı
- Akrabaların dedikoduları
- Taraflardan birisinin dürüst olmaması
- Güvenin sarsılması
- Saygı, sevgi ve sorumluğun yeterince gösterilmemesi
- Aşırı yaş farkı
- Görücü usulü evlilik
- Flört döneminin çok uzun olması
- Eski sevgililer – Kıskançlık
- Mahalle Baskısı
Yukarıda saydığım maddelerin farklı versiyonlarından birisini belki de sizler yaşadınız. Bu sorunların üzerine kurulan evlilikler, çürük temeller üzerine kurulmuş olan binalar gibi yıkılmaya mahkûm oluyorlar.
Peki Neler Yapılabilir?
Aslında konuda binlerce sayfa yazılı kaynak mevcut. Ama ben yine de aşağıya neler yapılabilir yazmaya çalışacağım.
- Evlenecek olan çift birbirlerine saygı duymalılar.
- Evlilikten önce birbirlerine yalan söylememeliler.
- Birbirlerine yapamayacakları şeyleri vaat etmemeliler.
- Anne ve babaların evlilik müessesini dışarısında tutulması gerekir.
- Evlilikten önce tanışmak ve birbirlerini huyunu, suyunu öğrenmek çok önemli.
- Belki de en önemlisi asla eşler birbirlerini kıyaslamamalılar.
- Olumsuz durumlarını da eşlerine anlatmalılar.
Genelde evliliğin tozpembe hayallerin gerçekleşmesi olarak düşünen bireyler yetiştirme gafletine düştüğümüz için çocuklarımızın evlendiklerinde sorumluluk altına gireceklerinin, eşine, eşinin ailesine, çocuklarına, kendi ailesine ve çevresine karşı sorumlulukları olacağının farkındalığını vermiyoruz. Aslında öğrencilik, iş hayatı, evlilik, ortaklık vb. gibi süreçlerin ciddi bir şekilde yaşanması gerektiği bilincine sahip bireyler (erken olgunlaşmış da deniyor) daha başarılı oluyorlar ve karşılaştıkları sorunlara karşı metanetli davranabiliyorlar.
Konu konuyu açıyor, fazla dağılmadan toparlamak lazım.
Evlilik müessesini kuran bireylerin maddi, manevi her yönden desteklenmesi gerekiyor. Düğün alışverişlerinin en az masraflı olacak şekilde yapılması, kısacası eşyanın kölesi konumuna düşürülmemesi gerekiyor. Yeni evli çiftler birbirlerini daha iyi tanıyabilmek için bol bol gezmeli, beraber vakit geçirmeli ve ailelerinin sıkıntılarından, dertlerinden uzaklaşmalı, eşyayı, borcu, senedi, krediyi düşünmeden rahat bir alışma süreci geçirmeliler. Gelinlerin, damatların, ebeveynlerin küçük kusurları görmezden gelinmeli, polemiğe girmekten kaçınılmalıdır. Zaten büyük krizlerin sebebi çok küçük şeyler olabiliyor.
Bir başka yazıda tekrar görüşmek dileği ile. Keyifle kalın.
Keşke insanlarıniçindeki hırs, gurur, kibir gibi olumsuz duyguları yok eden bir ilaç olsa. dünya ne kadar güzel, yaşanır bir yer haline gelirdi. Geçimsizlik olmazdı, tahammülsüzlük olmazdı.
Geçenlerde alt komşumuzun oğlu düğün olacağı akşam şiddetli geçimsizlikten evlenmekten vazgeçti. haklı haksız bilemiyorum ama verilen emekler, kaybedilen zaman ve kırılan onur telafi edilmesi güç şeyler.
merhaba;
kişisel görüşüm eski türk aile yapısından eser kalmadı evlenip yıllar beraber yaşamak şöyle dursun evlenmeden yaşamak dahacazip gelmeye başladı. Evlenip boşanan çiftleri gördükce üzüntüm katlanarak artmakta. Ne zaman özümüze döneriz ya da artık öz kaldı mı tartışlır.
Allah kimsenin huzurunu bozmasın. bu yazımda aslında evlilik müessesesini kurarken bireylerin mala, dış güzelliğe ve gösterişe değil, iç güzelliğe, sadelğe ve ekonomiye önem vermeleri gerektiğine değinmek istedim.
Bence gençler sadece ailelere güvenip evliliğe girişmemeli. Düğün ve ev masraflarını biriktirip, hazırlık ve alışverişlere ailelerinin karışmasını engellemeli. Böylece hem maddi problemler hemde birbirini hiç tanımayan ailelerin bu şekilde olaylara müdahil olup aralarındaki farklılıkların çatışmaya dönüşmesi engellenmiş olur.
Öğretmenlik mesleği özveri istiyor evet. Bununla birlikte para istiyor, zaman istiyor, özgüven istiyor. Sonuçta öğretmen de bir insan