1997 yılında imzalanmasına rağmen 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü kapsamında 15 Avrupa birliği ülkesi karbondioksit (CO2) salınımlarını % 8 oranında düşüreceklerini ve fosil yakıt tüketimini azaltacaklarını taahhüt ettiler. Bu taahhüt ile otomobil sektöründe benzinden daha fazla enerji verebilen ve yakıt tüketiminin düşürülmesi ile CO2 salınımını azaltan dizele kayma süreci baş gösterdi.
Bunun için benzin vergileri dizel yakıt vergilerinden daha yüksek tutuldu. Vergisiz fiyatları hemen hemen aynı olan benzin ve dizel pompada farklı fiyatlarla satılmaya başlandı. O dönem motor teknolojilerinde benzinli motorlarda yakıt tüketim miktarı dizelden fazla olmasından dolayı hem daha tasarruflu hem de daha az salınım yapan dizel motorlu araçlar daha popüler olmaya başladı.
Bu uygulama ile 90’ların başında satılan dizel araç sayısı % 15 gibi iken 2000 yılından sonra Avrupa ortalaması % 50 lere ulaştı. Bununla birlikte Avrupa’lı araç üreticileri de dizele daha fazla yatırım yapmaya başladılar. Aslında Avrupa’nın bu dizel merakı Dünya’da başka bir bölgede yok. Örneğin Amerika’da dizel araç oranı % 3. Bununla birlikte Çin’de dizel araç sayısı yok denecek kadar az.
Dizel Araçların Sağlığa Etkisi
Dünya Sağlık Örgütü 2012 yılında dizel araç emisyonlarını 1. Sınıf kanserojen olarak nitelendirdi ki bu zamana kadar muhtemelen kanserojen olarak nitelendirilmişti. Avrupa Birliği otomobil üreticileiri dizeli daha temiz göstermek adına araçlara partikül filtreleri taktıklarını ve çevreyi düşündüklerini bütün dünyaya deklare ediyorlardı.
Amerika’da Azot Oksit salınımı sınırı 43 mg/km . Avrupa’da ise belirlenen sınır 80 mg/km. Amerika’da yapılan testlerde Volkswagen araçların laboratuvar ortamında % 30 fazla azot oksit salınımı yaparken, gerçek hayatta bu değerin 35 kat fazlası salınım yaptığı tespit edildi. Volkswagen firmasının dünya çapında 11 milyon aracında manipülasyon yaptığı, araçların yazılımlarıyla oynadığını, aracın durduğunda kendisini test merkezinde zannederek emisyon değerlerini düşük göstermek üzere programlandığını tespit ettiler.
Volkswagen skandalı olarak adlandırılan bu olay sonucunda yönetim değişikliği yaşayan firma başta Amerika olmak üzere çeşitli ülkelerde para cezalarına çarptırıldı. Bunun yanında dünya çapında dizel araçlarını servislere çağırarak revizyon yapacağını belirtti.
Türkiye’nin Volkswagen ile İmtihanı
Türkiye ‘de dizel denince akla Volkswagen geliyor. Bu durum rakamlara vurulduğunda yaklaşık % 20 gibi bir sayıya tekabül ediyor. Bunu açıklamakta fayda var. Volkswagen grubu (Volkswagen, Audi, Skoda) araçların tümü sayıldığında bu sayı ortaya çıkıyor. Türkiye akaryakıtın hammaddesini dışardan alıp rafineride ayrıştırıyor. Dizel araç sayısı fazla olduğu için de benzin ihraç ederken dışardan fazlası ile dizel ithal etmek zorunda kalıyor. Bu da arz talep dengesini bozuyor. Aslında ülkemizde akaryakıt fiyatlarının belirlenmesinde bu tür durumlar da oldukça fazla etkili.
Bunun dışında Volkswagen firması ülkemizde de araçlarını servise çağırarak revizyon yapacağını duyurdu.
Volkswagen dize aracı olanların ilerleyen zamanlarda araçları ile ilgili durumu basından veya servislerden takip etmeleri iyi olacaktır. En azından revizyona girecek araçlar içinde olup olmadığını öğrenmeliler. Bunun yanında benzinli araçların yakıt tüketimlerindeki düşüş , bu skandaldan önce dizel satışlarının etkilemiş durumda.
Sağlıklı ve keyifli sürüşler dilerim.